20 Mart 2013 Çarşamba

Can Dündar'dan ANA OĞUL ve ÖTEKİ KADIN

Hayatım boyunca tanıdığım ve muhtemelen nesli tükendiği için onun gibisi ile tanışamayacağım ruhunda aykırı bir zariflik barındıran değerli dostum bir gün bana bir soru sordu. "Sence bir çocuk için hayat ebeveynli mi ebeveynsiz mi daha güzeldir?" Ne saçma ne mantıksız bir soru diye düşünmüştüm. Anne Baba sevgisi bir çocuk için en önemli şey. Sıcak huzurlu bir aile ortamı şefkat gibisi var mı bir çocuk için. Üzerinde konuşunca çizmek istediğimiz tüm bu pembe tablo çocuk için sadece beş yaşına kadar, karakter oturana kadar, önemli olduğunu anlamaya başladım. Beş yaşından sonra sevgi, yönetimi ele geçirerek çocuğun özgürlüğünü gün be gün kısıtlayan bir yapı almaya başlıyor. Bu sürecin belirtileri de var. Uffff  Anne, Aman Baba vb. Bunları duydunuz mu aşağıdaki yazıyı hatırlamanız dileğiyle....

Özgürlük çocuklara bırakacağımız en güzel mirastır. Onlara özgürlük miras bırakmak için önce özgürlüğe bizlerin sahip olması gerekir. Acaba ne kadar özgürüz?

Not : Benim bir kuğum olmadığı ve sıra dışı zariflikteki Kayınvalidem de kayınbiraderime kuğu eşime çirkin ördek yavrusu gibi davrandığı için bu yazıya benim bakış açım biraz farklı olmuş olabilir :)

ANA , OĞUL ve ÖTEKİ KADIN


Sıkça tekrarlanan bir inanca göre "Anneler evlatları için yaşarlar".

Anneliğin bu fedakarlık boyutu üzerine yüzlerce yazı okumuşsunuzdur.
Yazılmayan şudur: Annenin, "doğurduğum varlık için yaşamalıyım" kararı,ister istemez doğurduğu varlığın da onun için yaşaması özlemini barındırır içinde; en azından o varlık öyle hisseder.
Doğumla başlayan bu karşılıklı adanmışlık hissi, hayat boyu süre Mitoloji, gökler tanrısı Zeus'un, Leda'yla birleşebilmek için kuğu kılığına girdiğini yazar. Leda kuğuyu alınca şöyle der:
"Bir kuğum olduğundan beri intihar etmekte özgür değilim artık"

Çocuklar, hasretle beklenmiş kuğularıdır annelerinin... ve hayatına bir kuğu giren anne, "intihar etmekte bile özgür değildir artık...Lakin annenin bu esareti, ister istemez kuğusunu da tutsaklaştıracak ve bu ikiliyi aynı tutkunun prangalarıyla birbirine bağlayacaktır.
Onlar sevginin rehineleridirler artık ve şefkatin pamuktan kıskacında yaşayıp gideceklerdir.

Hayat, koruyucu meleğin kanatları altında öyle rahattır ki kuğular bir
süre sonra alışırlar. Bu konfor alır götürür onları... Terli sırttaki bezler, gurur okşayan sözler, "Bak senin için bu börekler", "aman ne zahmetler"le hepten şımarırlar. Zamanla kart bir tavusa dönüştüklerinde bile "analarının biricik kuğusu" muamelesi görmenin tadından vazgeçemezler.

Erkek kuğular açısından öykünün devamı biraz değişiktir. Günlerden bir gün "öteki kadın" çıkagelir ve aşk tanrısı Eros'un okunu fırlatarak ana-oğul arasındaki gönüllü tutsaklığın prangalarını çözer.
Sonra da "evcil kuğu"nun tüylerini yolup, ona aslında Zeus olduğunu hatırlatır.
Ancak oğul için annesi, "ilk kadın"dır. Ondan sevgiyi, şefkati,
fedakarlığı öğrenmiştir. O yüzden de, her yeni kadını, "ilk kadını" ile kıyaslar.
Bu kıyaslama, üçgenin her üç ucu için de daimi bir mutsuzluk kaynağı olmaya adaydır. Bundan böyle oğulun tanıştırdığı her kız, annenin bakışlarında test edilecek oradaki bir ışıltıyla kabul görecek ya da bir bulut kümesiyle geri çevrilecektir. Annesini seven bir evlat için hayat, o adanmışlığı geri
ödeyebilmek uğruna adanmış bir başka hayata dönüşecektir.

Hayat, üç bilinmeyenli bir denklemdir artık...
Bundan sonrası üçüne kalmıştır:
Fedakarlıkta sınır tanımayan bir anne, geceyarısı "Kuğumun sırtı açılmıştır, gidip örteyim" dedi mi, iş biter. Bu durum karşısında kimi kuğular dilleri döndüğünce artık bir tavusolduklarını anlatmaya çalışırlar. Kimileri ise "öteki kadın"dan hiçbir zaman göremeyecekleri bu ilgiden gizli bir haz duyarak sırtlarını uzatırlar,kartlaşan tüylerini sevdirmek için...

"Öteki kadın"a, sinirle o tüyleri yolmak düşer genellikle...
"Yolamayan" ise, bunun intikamını kendi oğluna aynısını uygulayarak alır. Nasıl olsa şimdi onun da bir kuğusu vardır; sırtını örtebileceği, eş seçebileceği... Her "öteki kadın", potansiyel bir "ilk kadın"dır çünkü... ve kendi öteki kadınlarını yaratır.

 Sevgiyle ipotek konulmuş hayatlar silsilesi böylece kuşaktan kuşağa sürer.

Kıssadan hisse:
Bir evlada bırakılacak en büyük miras, özgürlüktür. Ona özgürlük devredebilmek için de önce sizin özgür olmanız gerekir.
Bırakın sırtını kendisi örtsün. Bu hem sizi, hem kuğunuzu özgürleştirecektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder